“Greenwashing” ya da “Greenwash” tıpkı “aklamak” gibi bir tarif olup; şirketlerin ürün, hizmet, vizyon, misyon ya da stratejilerinden bahsederken bilinçli ya da bilinçsiz olarak kullandıkları çevresel açıdan masumiyet ispatlama yöntemidir. Aslında bir bakıma aklamaktır, fakat beyaz yerine yeşile boyalı bir fırça kullanılmaktadır.
“Greenwashing” bir şirketin çevresel etkilerini azaltmaya yatırım yapmaktansa kendisinin “yeşil” olduğundan bahseden reklamlara yatırım yapmasıdır. Yeşile boyalı egzoz dumanı, üstünde çimenler bitmiş bir uçak ya da çiçeklerle bezenmiş bir bacadır.
Sosyal yatırım getirisi (SROI) sosyal, ekonomik ve çevresel faktörler de dahil olmak üzere geleneksel olarak finansal tablolara yansıtılmayan değerleri ölçmek için bir yöntemdir. Bir şirketin sermayesini ve diğer kaynaklarının toplum için, değer yaratmak için ne kadar etkili olduğunu belirler.
Kar ve amacı dengelemek için doğrulanmış sosyal ve çevresel performans, kamusal şeffaflık ve yasal hesap verebilirliğin en yüksek standartlarını karşılayan işletmelerdir. B Corp, iş dünyasında başarıyı yeniden tanımlamak ve daha kapsayıcı ve sürdürülebilir bir ekonomi oluşturmak için küresel bir kültür değişikliğini amaçlar.
Kurumsal sosyal sorumluluk, adından da anlaşılacağı üzere şirketlerin kurumsal vatandaşlar olarak işlerini, çalışanlar ve paydaşlarıyla ilişkilerini sosyal, kültürel, ekonomik ve çevresel konularda duyarlı, etik, sorumluluk sahibi yaklaşımlarla gerçekleştirmeleri ve toplumsal konulara yatırım yapmaları anlamına gelir.
Kurumsal sosyal sorumluluk, şirketlerin sürdürülebilir kalkınma ilkelerini gerçekleştirmek için uyguladıkları işler bütünüdür. Bir şirketin sosyal olarak sorumlu olabilmesi için ekonomik olarak sürdürülebilir olması, toplum üzerinde olumlu bir etki yaratıyor olması ve çevreye karşı duyarlı olması gerekir.
Amaç Ekonomisi, şirketlerin işlerinde, pozitif bir sosyal ve çevresel etki yaratma arzusu oluşturmak amacıyla ortaya çıkan kavramdır. Şirket çalışanlarında bu arzuyu oluşturarak, yeni bir çalışma düzeni yaratmayı hedefler. İşlerin odağına anlamlı sonuçlar almayı koyarak ekonomik kazancı sosyal kazanç ile dengelemeye çalışır.
Paylaşım ekonomisi aynı zamanda işbirliği ekonomisi olarak da adlandırılır. Hizmetlerin, kaynakların, malların, zamanın, bilginin ve becerilerin havuzlanması ve değiş tokuş edilmesine dayanır. Yoğun olarak sosyal ve ekolojik değerlere ve kullanmanın sahip olmaktan daha önemli olduğu inancına dayanır.
İş ekonomisi, şirketler ve bağımsız çalışanların bir araya gelerek kısa vadeli, talep bazlı kurduğu esnek ve beceri temelli global ve bağımsız ilişkiler bütünüdür. Çoğunlukla dijital bir pazarda işlem gören koşullu işe dayalı girişimleri kapsar. Daha büyük bir konsept olan paylaşım ekonomisinin bir parçasıdır.
Etki ölçümleme, nitel ve nicel bir değerlendirmedir. Belirlenen kıstaslar çerçevesinde bir şirketin aldığı kararlar, şirket politikaları, kurumsal sosyal sorumluluk değerleri; ürettiği ürün, servis, hizmet ve uygulamalar ile ortaya çıkarttığı etkiyi inceler.
Sistem düşüncesine dayanan FSSD, toplumun karşılaştığı karmaşık sürdürülebilirlik sorunlarıyla sistematik ve stratejik bir şekilde çalışmaya yönelik bilime dayalı, yapılandırılmış bir yaklaşımdır. Her ölçekte, her bağlamda sürdürülebilirliğe yönelik disiplinler ve sektörler arasında analiz, planlama, karar verme ve stratejik işbirlikçi eylemi kolaylaştırmak için tasarlanmıştır.
Sosyal girişimcilik, öncelikli toplumsal sorunları, maddi fayda ve kâr ön planda olmaksızın ortadan kaldırmaya ve sistemleri dönüştürmeye yönelik yapılan girişimcilik faaliyetleridir.
Sosyal girişimcilik kavramı için birçok farklı tanım bulunmaktadır. Bu tanımlarda örtüşen 3 ana kriter ise; Sosyal/çevresel etki yaratmanın öncelikli hedef olması, ticari faaliyet yoluyla gelir elde edilmesi ve gelir fazlasının ana misyon için kullanılmasıdır.
Sürdürülebilirlik raporu, şirketlerin belirli aralıklara (genelde yılda bir defa) olmak üzere kurumsal sosyal sorumluluk adına yaptıkları işler bütününün bir değerlendirmesidir. Şirketlerin sosyal olarak sorumlu olmak için verdiği vaatleri ve uygulamaları denetler, halka açık şekilde sunularak şeffaflığı sağlar.
Yaşam Döngüsü Analizi bir servis veya ürünün yaşamı boyunca yarattığı çevresel etkinin değerlendirmesidir. Ürünün, hammaddelerinin çıkartılmasından son formunun oluşumuna ve hatta dağıtım, onarım ve bakım aşamalarına kadar tüm süreçlerini inceler. Çoğunlukla çevresel etkilerinin tümünü,ürün geri dönüştürülene veya nihai bertarafına kadar kapsar.
Döngüsel ekonomi (circular economy), bir üretim sisteminde oluşan her atığın tekrar değerlendirildiği, bu sayede ham madde maliyetinin minimize edildiği, kaynak verimliliğinin ve çevresel faydanın ise maksimumda tutulduğu, sürdürülebilirlik ve inovasyon tabanlı yeni bir üretim modelidir.
İş bağlamında kurumsal yönetişim, şirketlerin yönetildiği kurallar, uygulamalar ve süreçler sistemlerini ifade eder. Böylelikle, bir şirketin takip ettiği kurumsal yönetişim modeli hak ve sorumlulukların dağılımında da önemli bir rol oynar. Kurumsal yönetişimin amacı güven, şeffaflık ve mesuliyet alma üzerine kurulu bir şirket modeli yaratılmasına yardımcı olarak uzun vadede finansal sürdürülebilirlik ve iş bütünlüğü sağlamak ve böylelikle güçlü büyümeyi ve kapsayıcı toplumları desteklemektir. Bu tip bir iş modelinde tüm menfaat sahiplerinin hakları ve sorumlulukları gözetilmektedir.
Sürdürülebilir kalkınma, günümüz ihtiyaçlarını uzun vadeli planlar doğrultusunda gideren bir kalkınma modelidir. Gelecek jenerasyonların kaynağa erişimini etkilemeden ve dünyadaki uzun vadeli etkiyi gözeterek uygulanan kalkınma stratejisidir.
İlk defa Harvard Business Review tarafından kullanılan kavram, ekonomik değer / kazanç üretiminin yanı sıra sosyal değer üretimini de gözeten bir ortak değer modelidir. Kurumsal sosyal sorumluluk veya hayırseverlikten farklı olarak, iş stratejisinin kalbinde yer tutar. İşin direkt olarak kendisidir.
Küçülme, ekonomik olarak bir duraksama olarak ele alınabilir. Ekonomik kaynakların küçülmesi demek değildir. Geleneksel tanımının aksine bir kriz durumu ifade etmez, dünyadaki kaynakların kısıtlı olduğunun ve geleceğin kaynaklarının tükenmekte olduğunun farkındalığı ile şirketlerin uyguladığı bir politikadır. Üretim ve tüketimdeki azalmanın insanlığın geleceğini garantileyeceğini ve dünyanın devamlılığını sağlayacağını benimseme durumudur.